20 Ağustos 2015 Perşembe

ANKARALI OLMAK

       Herhalde beni en çok zorlayan yazı bu oldu şu ana kadar. Ankara'ya aşık olmamdan mı, şehirden bunalıp kendimi denemek istiyorum diyerek farklı şehre kaçmanın verdiği vicdandan mı bilmiyorum. Ne yazsam bi'şeyleri eksik anlatmış gibi hissediyorum. Kolay mı öyle 20 senemin geçtiği Ankara'yı bi çırpıda yazabilmek!
     
       Ankara her yerde yazılanlar gibi ayazı bol, içinde çokça siyaseti barındırmasından dolayı biraz da gri bi şehir ama biz seviyoruz Ankara'mızı. Çünkü burayı anlamlandıran şey bence en çok da içindeki insanları. Yani insan yürüdüğü sokağı özler mi? Ben bu sene özledim!

Emrah Serbes'in de dediği gibi ben Ankaralı değil, ankaracıyım.Ankaracı olmak, Ankara dışındayken bile bir parçanın orada kalmasıdır.

   Benim gözümden  Ankaracı olmak onu ayazıyla, Güvenpark'taki hiç bitmeyen polisleriyle, dolmuş değnekçisi amcasıyla, gece Kızılay sokaklarına yayılan tezgahlarıyla, sabah erken saatlerde her yerde rahatça görebileceğiniz eskort kartlarıyla, daha gece çıkamadan biten otobüsleriyle, Tunalısıyla, seymenlerin çimleriyle, sizde deniz yok mu sorusuyla, ne yapsak Kızılay'dan Tunalıya yürüsek mi otobüs mü yapsak sorusuyla, Aspava'sıyla, Anıtkabiri'yle, Ankara'nın Dikmeni'yle, anılarıyla, denizi aratmayan mavi dolmuşlarıyla, eylemleriyle, Odtü'nün devrimiyle, denizi olmamasına rağmen sürekli taze midye satan midyecileriyle, Kızılay çiçekçileriyle sevmektir.

      Ankara'da ya okunur ya da aşık olunur demişler çok da güzel demişler. Ankarayı anlatan en iyi söz belki de.
      Ankara kocaman bi şehir olmasına rağmen herkes birbirini bilir. Nasıl oluyor biz de hala anlamadık ama masada bi dedikodu dönüyorsa mutlaka ortak bi arkadaş çıkar o masadan ya da arka masada hiç tanımadığınız insanların muhabbetlerinde kendi isminizi duyabilirsiniz. (Ankaralı kuralı)
     Yeşil alanı az bi şehiriz o yüzden Seymenler'e, Meclis Parkı'na, Ahlatlıbel'e, AOÇ'ne, Eymir'e ayrı bi sahip çıkarız.. 
    Kızılay'la başlayan büyüme maceramız genelde 'ne Kızılay'ı ya Tunalı'ya geçelim, Bahçeli mi yapsak?' a doğru kayar. 
    Kızılay benim için özeldir ama. Her apartmanın dairelerinin kafe bar olması, tüm ergenliğime ev sahipliği yapması ve belki de 4. sınıftan beri mecburiyetten sürekli bi ayağımın orada olmasıyla kopamıyorum. 
    Kızılay'da biraz gezdikten sonra akşam eğlenmeye Tunalı'ya geçmek ya da benim favorim bahçelide BELPA'ya gidip buz pateni yapmak, özellikle milli bayramlarda Anıtkabir'e gidip tüm şehir vatan duygusunu tek bir yürek olarak hissedip Atamızın huzuruna çıkmak Ankara'yı özel yapan şeylerden. 

    Tek tek gezilecek yerlerini de yazacağım Ankara'nın ama bu yazı biraz da Ankara'nın ruhunu anlatmak içindi. 4 aya yakındır gelmiyordum evime, özlemişim!



Ankara'yı çok sevmeme rağmen tercih listeme hiç Ankara yazmadım çünkü şehir dışında okumak herkesin yaşaması gereken bi tecrübe. Bunu başka bi yazımda ayrıntısıyla anlatacağım ama hem bu yüzden hem de yeni insanlar tanıma, kendimi deneme isteğimle yazdım gitti Çukurova'yı. Bu ek de biraz Adana'da her Ankara'dan geldim dediğimde OHA NİYE diyenlere gelsin :)

6 Ağustos 2015 Perşembe

ÇAY MÜPTELALARINA 60 SEÇENEKLİ DEM KARAKÖY

   Karaköy benim için ara sokaklarında kurulmuş butik kafeleriyle ve bu kafelerin sokağa taşan minik masalarıyla İstanbulun en gözde semti. Karaköye geldiğinde oturacağı mekanı dekorasyonuna bakarak seçen biri olarak Dem Karaköy tam aradığım yerdi.
   İçerisinde eski müzikler çalan, müzik sesinin arka fonda muhabbete eşlik ettiği, engellemediği; ışıklandırmanın ise tavandan peçetelere yazılmış küçük notların arasından yapıldığı bi yer dem.
Lambadaki notlara dikkat!

   Menüyü istiyoruz. Heyecanlıyız çünkü ablam da ben de tam bi çay müptelasıyız. Menüye baktığımızda türk çayından bitki çayına, ülkelere göre de düzenlenmiş 60 çay seçeneği çıkıyor.
   Türk çayının notu depresif yanımı kendine çekse de kararlıyız! Denenmeyen seçeneklere yöneleceğiz.

''Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
 Namuzsuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer''
                                                  Can yücel

   Bizim gibi kararsızlar küçük kavanozlarda çayların kokusuna bakarak seçim yapabiliyor. Hepsinin kendine has aromalı kokuları var. Yine çalışanlara danışarak kolay içimli, meyve aromalı ya da bizim gibi sert içimi diğerlerine göre daha zor çaylardan seçebilirsiniz. 
   Bizim seçimimiz tütsülenmiş demlik çaydan yana. Egzotik biraz da bize ananemin sobalı banyosunu hatırlatan bi kokusu var. Demlikler içtiğiniz çaya göre de model değiştiriyor.


Bizim demliğimiz :)


   Dem Karaköy’de çayınızı fincanda veya demlikte alabiliyorsunuz. Fincan fiyatları 9-14 TL, demlik fiyatları ise 15-21 TL arasında. 3 çeşit olan Türk çaylarının fiyatı ise 5 lira.
   Çayın yanında bişeyler de yemek isterseniz kahvaltıdan küçük atıştırmalıklara kadar seçenekleri var. Yok ben ortamı yoklamaya geldim çay içmem diyenlerdenseniz kendi yaptıkları soğuk çaylar ve türk kahvesini deneyebilirsiniz



Adres :
Kemankeş Mahallesi, Hoca Tahsin Sokak 17, Karaköy, Beyoğlu
Benim gibi nereyi gezeceğini unutmamak isteyenler için fs linki KAYDEDİLEN MEKANLARA YOLLAYALIM!
             https://foursquare.com/v/dem-karak%C3%B6y/5141c977e4b013ea87527016